Türk tarihinin en şanslı nesillerinden olduğumuzu düşünüyoruz. Ne mutlu ki Atatürk’ün dediği üzere özgür bir ülkede “barış” içinde yaşamaktayız. Ve atalarımızın eşine az rastlanır bir kahramanlıkla kazandığı Cumhuriyet’in 100’üncü yılını görmenin gururunu hissetmekteyiz! Cumhuriyetimizle öğünüyoruz, onu yaşatmak ve geliştirmek için çalışıyoruz, tarihimize ve milletimize güveniyoruz! 100’üncü yılımız kutlu olsun!
Cumhuriyet’in ilanı köklü bir devlet geleneği olan milletimizin tarihte açtığı yeni bir sayfadır. O, bizim karakterimize en uygun yönetim şeklidir. Cumhuriyetin kazanımlarını, her birimize birey olarak verdiği değeri hepimiz biliyoruz. Tarihî ve umumi olarak bakmakla birlikte Cumhuriyet’e ferdî bir gözle de bakıyoruz ve her birimiz “benim Cumhuriyet’im!” diyoruz. Benim Cumhuriyet’im; yanmış yıkılmış Anadolu’yu mâmur hâle getiren, on yıllarca ağıttan başka ezgi bilmeyen Türk kadınına yeniden türkü söylemeyi öğreten, umudu tükenmiş bir millete yaşam gücü armağan eden, kişisel hakları yasal güvenceye kavuşturan; eğitimde, sağlıkta, ekonomide kısa sürede büyük adımlar atan bir güç! Benim Cumhuriyet’im okul duvarlarında “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!”taki umut. Benim Cumhuriyet’im o çalışkan, umutlu, aklı başında gençlere seslenen mavi gözlerdeki nida: “Ey, Türk gençliği!..”
Kendimize sorduğumuzda, bize ait bir Cumhuriyet göreceğiz. Yaşadıklarımızda, bu ülkenin bize sunduğu fırsatlarda; özgürlüğe, sanata, spora, eğitime dair yaptıklarımızda, din ve vicdan hürriyetimizde, bilim yolumuzda hep Cumhuriyet’in ışığını göreceğiz. Ve o ışığı bize tutan aziz şehitlerimizle büyük komutanımız Kemal Paşa’nın gülümseyişlerini…
İşgale direnmiş, işgalciyle savaşmış, can alıp can vermiş bir neslin sesi olarak Mustafa Kemal Paşa’nın 28 Ekim gecesi şöyle dediği anılarda yazıyor: “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!” Bu öylesine söylenmiş bir söz değildi. Bu sözün arkasında bir tarih vardı. Ayrıca bugünden yarını gören, planlayan bir akıl vardı.
Bugün, hepimize sorulan soru şudur: “Hanımefendiler, efendiler, yarın ne yapacağız?” Bugünden görmemiz gerekenler nelerdir? Akmayan, durağan sular gibi gitgide bulanıp çürüyecek mi yoksa tarihin dağlarından akıp gelen bu ırmağın sularıyla daima ileriye, yeniliğe, çağdaşlığa doğru koşacak mıyız? Söylenmemiş hiçbir söz, yapılmamış hiçbir iş kalmadı diyerek şimdiye kadar üretilen eserleri yeterli bulup tembelleşecek mi yoksa eskilerden kazandıklarımızla yeni, faydalı, geleceğe dönük bilim, kültür, sanat eserleri üretecek miyiz? Tolumun aksayan yönlerini herkes gibi tekrar tekrar eleştirmekle yetinecek mi yoksa eleştiriyi yapıcı, geliştirici bir fırsat hâline getirip aksaklıkları taraf tutmadan, görmezden gelmeden, el birliğiyle giderecek miyiz? Hanımefendiler, efendiler; biz bugün bu yurtta hasbelkader bulunan umursamaz bir yığın mıyız, yoksa tarihi, şimdiyi ve geleceği okuyan, yaşayan, gören aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür fertler miyiz? Kimliğimiz sadece kâğıt üzerindeki üç beş bilgiden mi ibaret, yoksa koskoca bir tarihin savaşa da halaya da omuz omuza gönderdiği, etle kemik misali kaynaşmış bir millet miyiz? Bugünümüzün ardında neler var? Sayfalara sığdırabilir miyiz yıkılan ocakları, kopan uzuvlar, yetimleri, dulları, ağıtları… Sığdıramayız. Ama birkaçını hatırlayalım: Bize direnmeyi, çalışmayı, sahip çıkmayı öğütleyenlerin arasında, zafer kazanıldığında askerler geçerken “Bugün, Afyon’da şehit olan oğlumun kokusunu duydum. Bırakın biraz da yaşayan çocuklarımı göreyim!” diyen ve muzaffer askerlere doya doya bakan Türk annesi var. Cephede tuttuğu günlüğün son sayfasına o günkü anılarını değil de “Allaha ısmarladık!” diye yazan Mehmetçik var. O Mehmetçiğin defterine yürek acısıyla not düştükten bir gün sonra şehit olan komutanı, sonraki günlerde birer cümle yazıp vatan savunmasına koşan tabur imamıyla tabur kâtibi var. Ve cepheden cepheye millî kaderi değiştirmek için ömrünü harcayan “Ya istiklal ya ölüm!” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk var! Bizi Cumhuriyet’in kazanımlarını koruyup geliştirmeye itecek güç, tarih bilincindedir! Bize geleceğin daha da gelişmiş Cumhuriyet’ini yaşatacak ümit yine tarihimizde apaçık yazmaktadır!
Tarihe baktığımızda bizim için çalışan büyükler görüyoruz. Çalışmakla kalmayıp yeri geldiğinde can veren… O yüzden, “bizim Cumhuriyet’imiz” bizdeki sorumluluktur. Çabadır. Çalışmaktır. Bu gayretin mutluluğudur. Bakın, Atatürk ne diyor:
"Hayatta tam mutluluk ve esenlik ancak gelecek kuşakların şerefi, varlığı, esenliği için çalışmakta bulunabilir."
O hâlde, “yalnızca ben” deme hakkımız yok. Bizim Cumhuriyet’imiz bizden bugünü hakkıyla yaşamayı, gelecek kuşaklar için de daha müreffeh bir Türkiye hazırlayacak emeği bekliyor!
Bizim yurdumuzdaki barışın tüm dünyada olmasını diliyoruz. Çünkü biz böyle öğrendik. Yurtta ve dünyada barış! Bu duygularla Cumhuriyet’imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, tüm şehitlerimizi saygıyla, minnetle ve rahmetle anıyor; milletimizi gönülden selamlıyoruz. Coşkumuz daim olsun! Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun! Nice yüzyıllara!..
Adres:
Soğanlık Yeni Mah. Behçet Kemal Çağlar Sk. No 8 Kartal / İstanbul
Telefon
0(216) 377 62 00